30 Ekim 2010 Cumartesi

Ekim





Dün Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 87nci yıldönümü dolayısıyla, Helsinki Büyükelçiliği'nin verdiği resepsiyona katıldım.

İki gün evvel resmen davetiyeyi almış, iki hafta evvel de sözlü daveti almış, çok şaşırmıştım. Dün ise herşey açığa çıktı. Meğerse Sayın Büyükelçi beni sonAt'tan tanıyormuş ve Helsinki'de olduğumu görünce tam iki ay öncesinden talimat vermiş çalışanlarına, resepsiyonu benim de şereflendirmem için.

Ancak gittiğimde pek hoş karşılandığım söylenemez. Adının açıklanmasını istemeyen bir elçilik çalışanı bana bunun sebebinin sakallarım ve kıyafetim olduğunu söyledi. Sevgili elçim, beni uyarıp utandırmak istememiş, ama kıyafetimden dolayı rencide olmamak için benimle birlikte fotoğraf çekilmesini isteyen gazetecileri nazikçe reddetti. Ben de fotoğraf çekilmeyi çok seven bir adam değilim sonuçta. Ne iyi elçiler var şu dünyada.Gerçi ben de çok kötü giyinmemiştim. Câvurların "Smart Casual" dedikleri meretten giyinmiştim.

Velhasılı onur, şeref biraz bahaneydi. Rakı bulmaya gittim işin doğrusu oraya. Zira Helsinki'de kolay rakı bulunmuyor. Bulduğun da 24 eur. E insan haliyle bir kere alabiliyor rakıyı. Gittiğimde ise sadece rakıyla yetinmedim. Köfte, tavuk şiş, döner, sigara böreği, yaprak sarması ve baklava buldum yedim.

Derken dört eczacılık öğrencisi geldiler. "Sen öğrenci misin" diye sordular, "karikatüristim" diye cevap vermek isterdim ama demedim tabi. Öğrenci olduğum her halimden belli değil miydi? Şüphesiz ki herkesin takım elbiseli, kıravatlı, beyaz gömlekli, siyah pabuçlu olduğu bir ortamda, lacivert kareli gömlek giyip gömleğin altından çıkan "metalci siyahı" renkli tişört, eskimiş bir kumaş pantolon ve kahverengi bot giyenler bizden değildir.
Muhabbet falan ettik gençlerle, sanki kırk yıllık Helsingissa'ymışım gibi ahkam kestim ben bunlara, üç duble rakıdan sonra bırakın olsun o kadar.

Davette salmiakki* de var idi. O kadar Finli'nin olduğu yerde kaçınılmaz tabi bu. Yemedim tabi.

İşte böyle geçti, yolu yarıladık, Dante-Tarancı örneği.


*Salmiakki, bir çeşit Fin şekerlemesi. Finliler bunu çokseviyor ama garanti ederim ğrenç bir tadı var. Elastik bir rakı veya pastis şişesini çiğniyormuşsunuz gibi bir his veriyor. Zira Anason ve tuz içermekte ama allahın Finlisi ne bilsin tabi şekerlemenin tatlı olması gerektiğini. İşte çok para kazanmakla, refah içinde yaşamakla, anayasal hakları, insan haklarını geliştirmekle uygar olunmuyor.