12 Nisan 2010 Pazartesi

Bu sefer hakkaten...

On küsur günlük anket bugün kapandı.

sonAt'ı nerelerde görmek isterdiniz, sorusuna vatandaştan yanıt gecikmedi.

Ankara-İstanbul 4 oyla %22
Diğer yerler 14 oyla %77

Şimdi soruyorum, Ankara ve İstanbul'da başlıca yerlere gitti sonAt.
Diğer yerler neresi?
İşte yeni anketin konusu da bu.

9 Nisan 2010 Cuma

JKRowling Hayri Çömlekçi için yeni seri yazacağımış.

Paranın yüzü tatlı tabi.
Bişeyin de bokunu/suyunu çıkarmayın yahu.
Sözüm sana Bloomsbury... Kesin sen baskı yapmışındır bu kadınceğize.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Sola yabancılaşmak mı Solun yabancılaşması mı.

Önce başlığı "Sola yabancılaşmak yahud Solun yabanıllaşması" diye atayım dedimdi ama kafiye olmuyordu.

Solun Toplumcu-Gerçekçi Şiir'de kaldığını babam bile biliyor. Dikkatinizi çekerim, babam tanıdığım en sağlam solculardan birisidir. Hani solun davasını en son satacak bile diyemem, satmaz zira.

Benim meselemse şu ki; bence TDK sözlüğünden "toplumcu" kelimesi çıkarılmalı, bu biiiir. Çünkü sosyalist'i karşılamıyor. Tanıdığım ve okuduğum birçok sosyalist (masabaşı solcularıyla liberalleri ve çimlerde oturup devrim yapanları söylemiyorum, gerçek anlamda sosyalist) toplum'la/yığın'la sorunu olan, toplumdan zaman zaman nefret eden/tersleşen insanlardır; Marks, Sartre ve benim gibi... Bizim gibi insanlara "toplumcu" dendi mi ben fıttırıyorum.

İkinci meramım şudur ki; abi, Toplumcu-Şair olmaz. Topluma uyan adam zaten şair olamaz.
(Eğer ki bir gün şair olursam, gerçek şair ama böyle, belediye şiir geceleri sunan şair değil, bunu bana hatırlatınız, utanayım.)

Neyse, bugün Ziraat Bankası'ndan para çekeceğim, ayın Yedi'si, efendime söyleyim burslar falan yatmış, öğrenim kredileri, bir kuyruk bir kuyruk... Okul'da en çok işleyen ATM Ziraat Bank'a ait Vakıf ve Halk'ın 2'şer, Garanti'nin 3 tane ATMsi var.
Kuyruk sırasınca insanlara sordum, niye bekliyorsunuz mal mısınız, on beş kişi ağız birliği etmişçesine; "zamanım var", "beş kuruşum yok" yanıtlarını verdiler.

Kuyrukta bekliyorum, önümde 20li yaşlarda şişmanca bir kadın, muhtemelen öğrenci, durup durup kendi kendine konuşuyor... Sonra dedim kendime herhal telefonla konuşuyor, önerimde kendime katıldım.
Sonra kız bir ara telefonu kaldırdı, konuşma süresi 27dk. görünüyordu. 'Manyak lan bu millet' dedim, yanımdaki adama, 'yarım saat telefonda kouşulur mu' dedim. Hadi konuşuyorsun, beşer dakikalık sessizlikte ne kapatmıyorsun apla, beleş buldun suyunu çıkaracaksın illa.
Kadının tek doğru yaptığı şey kulaklık kullanması. Yoksa yarım saat tutulmaz kulağa yapıştırıp.
Hakkat la, manyak bu millet.
Neyse on dakika sonra kız parasını çekti, giderken kulaklığa birşeyler mırıldanıyordu hâlâ...


Son olarak; toplumun kendisi için yaptığı en anlamlı şey çocukları eğitmektir.
Alt geçit merdivenlerinde üç bisikletli çocuk, ikisi geride, biri merdivenlerin tepesinde, diğer ikisi bunu aşağıya doğru bisiklet sürmeye kışkırtıyorlar, sürmezse daha fazla arkadaşlık etmeyeceklerini öne sürerek tehdit ediyorlar, tabi çocuk sürdü bisikleti sonunda, alt geçidin duvarına çarptı ve bayıldı, ufak tefek sıyrıklar da var. Cankurtaran'ı çağırdık aldılar çocuğu.
Şimdi herkesin bildiği ama inatla üzerinde durmayarak birbirlerini yanılttıkları bir gerçeği söyleyeceğim: Çocuklar masum değildir. Lütfen benim yanımda 'Çocuk masumiyeti' gibi klişeler kullanmayın oyarım. Çocuk kalbi'ne itirazım yok, Marko'yu severim.


*Tehdit meselesinden sonrasını görmedim. Ama belki gerçekten de öyle olmuştur. Ve sanırım Alper Kamu'ya özenmek için 20 yaş büyüğüm.

6 Nisan 2010 Salı

Lan oolum yaşlanıyoz mu ne yaa!

21 vites bisikletler çıkmış, ben bugün öğrendim bunu.

Bizim zamanımızda maksimum 18 vites vardı (ayıptır söylemesi benim de 18'ler ilk çıktığında 21 cantlı bisikletim vardı).

Galiba teknoloji böyle birşey. Şimdiki gençler... Ah ulen ah... Şimdiki gençler çok vitesli yahu.
Çağ ilerledikçe insan eskiyor. Yaşlanmak demiyorum bak. Eskiyoruz. Teknik'in ivmesi Kültür'ün ivmesinden büyük. Tam olarak 1,78 katı.

Gittikçe daha küçük yaşlarda, daha büyük yaşlardakilerin bilincini taşımayı öğrenmek zorunda kalıyoruz. Cinsel, kültürel, piskolocik, epistemolojik, linguistik ve bilumum latince sıfatlar...

Belki de şöyle bir yirmi yıl sonra etrafta binlerce Alper Kamu görürüz.

4 Nisan 2010 Pazar

The Partisan / Leonard Cohen






Partizan


En.
Onlar sınırın ötesinden yağdıklarında
bana teslim olmam söylendi,
ama ben bunu yapamazdım;
Silahımı alıp ortadan kayboldum.

Sık sık adımı değiştirdim,
karımı ve çocuklarımı yitirdim
ama pek çok arkadaşım var,
ve bir kısmı da benimle birlikte.

Yaşlı bir kadın bize sığınak verdi,
sakladı bizi tavanarasında,
sonra askerler geldi;
fısıltı bile çıkarmadan öldü.

Sabah burada üç kişiydik
akşamüstüye yalnız ben kaldım
ama yola devam etmeliyim;
bu siperler hapis benim için.

Ah, rüzgar, rüzgar esiyor,
mezarların üzerinden rüzgar esiyor,
özgürlük yakında gelecek;
biz de gölgelerden çıkacağız.
Fr.
Evime geldi Almanlar
“Kendini tanıt” dediler
ama ben korkmadım
silahımı kuşandım

Yüzlere kez değiştirdim adımı
yitirdim karımı ve çocuklarımı
ama dostlarım var çokça
bütün Fransa var yanımda

Bir tavanarasında yaşlı bir adam
gece için bizi sakladı
Almanlar onu yakaladılar
hiçbir iz bırakmadan öldü

En.
Ah, rüzgar, rüzgar esiyor,
mezarların üzerinden rüzgar esiyor,
özgürlük yakında gelecek;
biz de gölgelerden çıkacağız.

1 Nisan 2010 Perşembe

Yirmi İkisinde Biten Temmuz

Sanki hergün çok eğleniyoruz, durmadan birşeyler yapıyoruz gibi, filmde gördüğünüz yürüme sahnelerine çok diyorsunuz. Sizleri, tıpkı gerçek hayatınızdaki gibi aksiyonun eksik olmadığı Hollywood filmlerine davet ediyorum (Mesela PointBreak'e). Ya da daha iyisi en yakınınızdakileri başka en yakınınızdakilerle aldatmanın en iyi yolarını öğreten Yaprak Dökümü'ne, Aşkı Memnu'ya. Ya da 40 sayfada halloluveren Suç ve Ceza çizgi romanlarına.*

Dolu dolu hayatlarınızda başarılar.



*Ağlayarak hızlı okuma kursu aldıktan sonra "Savaş ve Barış"ı okudum. Olay Rusya'da geçiyordu.
Woody "Woodpacker" Allen.

Orhan Veli Şiiri Öldü!

Bugün bir nisan.

O saçmasapan şakalarınızı yaptınız mı? Yapıp bitirdiyseniz artık sokağa çıkmak istiyorum.

And here's the question:
Son bir yıldır Şiir için ne yaptınız?



(Hiçbirşey yapmadıysanız bari sitedeki yeni ankete oy verin.)

Orhan Veli Şiir Ödülü






Şu uğrunda yanlış anlamaların olduğu, benim de okumadığım şiir penceresi adlı gruba üye oldum henüz.*
Bana ilk gelen mail de Orhan Veli Şiir Ödülü diye birşey oldu. Abi baktım. Utanmasam "Orhan Veli Şiiri Öldü" diye yanıt yazacağım. Ama OrhanVeli'ye ayıp olacak.
Teh. Allahım. 21. yüzyılda hâlâ nelerle uğraşıyoruz yahu.

*Ö. ince muhabbetleri olmuştu bir ara. Ben de bu şiirdışı polemiklerden haberim olmadan, alan kavgasına müdahil olmuş oldum. Hani sokakta bir kavgayı ayırmaya kalkarsanız en sağlam yumruğu siz yersiniz ya. Öyle birşey.
Tıpkısı ve aynısı ATM'de(1) sıra beklerken, sıra size geldiğinde Bankamatik'te(2) para biter. İşte Öyle Birşey.

1- Automated Teller Machine. (Otomatik Vezne Makinası)
2- Bildiğin para çekme makinası. Aynısı yani bir evvelkinin.

Bir de unutmadan; en iyi şiir yıllığı boxer dergisinin yayımlamış olduğu şiir yıllığıdır. Godard filmi verdiği sayısında, İsrail askerlerinin özlemlerini, aşklarını ve vatan sevgilerini anlatan şiirlerin olduğu.

Ve yılın en iyi şiiri de, değeri bir türlü anlaşılamamış olan "Nobre'nin Tribünlere Koşması"dır.