19 Ekim 2012 Cuma

beni mi severmiş ki



30 Mayıs 2012 gününde ben facebook'ta paylaşmıştım bu şarkıyı. O zamanlar salaklıklar ettiğim ama sevdiğim bir sevgilim beni terketmişti. Üzücüydü. Ama biliyordum ağlayıp bana yalanlar söylerken en çok beni severdi o. Giderken gitme deseydi belki iki yüzlülük olacak, samimi olmayacak gibi, ama, gitme deme, dediğim kadın bana, neden, diye sormadı. Neden demeyeyim? Deseydi gidemezdim çünkü asla. E harflerine takıldığım 5 ayın sonunda ispatlamaya çalıştım sanırım. Gidebileceğimi. Ama gidemeyecektim. Gidebilmemin tek sebebi Mayıs ayının son günlerinde, 20'si gibi falan, onun da gelecek olmasıydı. Pasaport çıkarttıracaktı. Vizeye zaten gerek yoktu. Gittiğim gün artık gelmeyecekti. Kırmıştım. Çok hemi de. Hiç kırılmaz gibi geliyordu. Ben de kırılmazmışım gibi geliyordu. Ama 30 Mayıs'ta o geldi Pırağ'a. Belki yanıma değil ama benim döneceğim güne sözleşmeye konuştuk. Bu bir umudun şarkısı. İleri gideyim benim umudumun şarkısı oldu hep. Orada kalmışlığımın, ileri yahut geri gidemeyişimin.
Ne nerde başladı nerde bitti açıklayamıyorum, açıklamama gerek de yok. Önemli olan yaşanan o kadar şeyde sonra nerde durduğum. Ne istediğim. Neye tahammül edebileceğim. Kimi arayacağım. Beni kimin aradığı. Kime sarılmak istediğim. Kime nazlanmak istediğim. Kimin nazını çekmek istediğim. Kime dönüp dönüp mesaj attığım. Görüşme talebinde sorgusuz sualsiz kime atladığım. Kim sürüncemede bırakıyorsa. Kim diyorsa orospu çocuğuyum. Kim diyebiliyorsa asla diyemem diye. Ama.
Tam o arada kalmışlık hissi de çıldırtıcı, tam kesin bir yerde durmak da çıldırtıcı. Ne yapacağını bilemediğin anlarda arıyorsun. Mesaj atıyorsun. Hiç yollamayacağın mektuplar yazıyorsun. Bende ayrıca mektupların kaybolması durumu falan da var. Her anımı, her düşüncemi, üzüntümü, şokumu, hoşlantımı not düştüğüm; gördüğüm biricik manzaraları, keyifli görüntüleri; kendi ellerimle Çek ilinin Pırağ kalesindeki bir posta kutusuna koydum. Kimbilir kimlerin eline geçti. Onu bilmiyorum ama bildiğim şu ki bir gün bir çöpün yanından geçerken birileri ordaki herşeyi karıştırırken zarfı ya da mektubu bulup saklasın. Asla ikinci kez tarif edemeyeceğim şeyleri, kendimin bile bilmediği şeyleri o okusun. Her kimse. Ve gönderen hakkında ve alıcı hakkında güzel şeyler düşünüp mutlu olsun. O iletilmemiş mektuplar göndereni üzdü, alıcıyı üzdü. Okuyanda bir kekre tat bıraksın. Özlemi görsün orda yazılı olmayan özlemi.
Biliyorum asla mektup yazıcısı olmadım. Şair yönetmen ressam olmadım. Alet çalmayı bilmediğim gibi müzik zevkim berbattır gibi hiç de anlamam. Ama birileri anlasın. Niyetim hatasızım, kayıtsızım, üzgünüm demek değil. Niyetim bu şarkı güzel şarkı.