12 Kasım 2011 Cumartesi

Bütün güzel kızlar fenerbahçeli

Kader

Gün gelip de İzmir'den ayrılmam gerekse nasıl olur bilmiyorum. Kafam bulanık olduğunda yürürüm. Kendi kendime konuşur, saçma yahut mantıklı bir kaç düşünce düşünürüm. Metro hattına inip trene binip Konak iskelesinden körfeze doğru kordonboyu boyunca yürümeye başladım. Birkaç saat evvel bırakmış gibiydim herşeyi. Cebimde bir mektup buldum, içiçe geçmiş iki mektup olan bir mektup. Aldığım bir mektupla ona cevap olarak göndereceğim başka bir mektup. Ben mektuplarımı öyle severim ki hemen göndermem. Ya da tembellikten. Ama gerçek şu ki mektupları yazdığım anda göndermem. Okurum da tekrar tekrar. Mesela sen en son ne zaman yenildin, diye sorarlar insana. Ama değiştirmem hiçbirşeyi. Mektupları yine iç içe koyup zarfın içine kapatırım. Kapattığım zarf ortaktı. Oysa evde bir tomar zarf duruyor koçanıyla. Sustum. Konuşmuyordum gerçi. Çünkü "dehliz" kelimesine bir çoğul bir de iyelik eki takmak klişe olur. Mektup okurken konuşarak klişe yaratmam ben. Bazen ağlarım hep ben mektup okurken. Bazen de ağlamam. Yine de susmaya karar vererek sustum konuşmadan.

Şiir düşünmeye karar verdim. Ben bazı bazı şiir düşünür can sıkıntımı gidermeye gayret ederim. Bu tip şiirlerin en güzel yanı birkaç saat sonra tek bir dizesini bile anımsamamanızdır. Bu sonuncusu nasıl kelime yahu, diyerek bana kızdığınızı varsanıyordum. Kızmayın. Sesli okumaya çalıştıysanız eğer o kelimeyi, siz çok yalnız bir kişisiniz. Şiir düşündüm. Konuşmaya başladıkça susarak tekrar düşünmeye çalışmışım. Aklıma rus romanları geldi. Rus kızları gibi rus. Neden olduğuma şaşırdım. Oysa Pasaport'u çok geçeli olmuştu. Çok geçtiği için ağaç heykeliyle gündoğdu arasındaki anlamsız boşluğa gelmişim. Öyle anladım yani. Ben oraya ne zaman gelsem dururum. Hele ZD'nin Kader filminden sonra daha çok duruldum. Bayrakların direkleri gölgesi hep oraya düşer. Filmdeki gibi düşmez çünkü bayrak ancak bayramlarda direğe asılan birşeydir. Okullar hariç. Okullarda bayraklar her zaman asılır. Çünkü ülkede birçok darbe oldu. Darbeleri askerler yaptı. Askerlerin olduğu bir ülkede her yerde bayrak koyma zorunluluğu var sanırdım. Çabes de sürekli üzerinde Venezüela bayrağıyla dolaşır. Ama ben söylenenlere bakmıyordum. Denize bakıyordum ve (o) birşey söylemez. (O) da susar. (Bazen benim sustuğum) gibi. Ben denizle inatlaşmam.

Kasım sıkıntısı

Kurtulamadığım bir saplantım vardı. Benim gibi erkeklerin saplantıları çoğu zaman kız olur, ki şimdilerde kadın diyorlar. Deniz beni bu kızdan kurtarmıştı. Bir Mayıs günüydü. Bir mayısa gidiyordum. Ben bu kızın kolyesini bu denize attım. Güz olmasını isterdim. Güzleri severim. Kasım ayları hariç. Tüm kasım ayları hariç. Hariç tuttuğum tüm kasımları asla sevmem. O gün. İşte o gün öyle oldu. Sonra attım kolyeyi, deniz aldı, bir yerlere gömdü. İnsan acayip yaratık. Acayip. Bazı zamanlarda objelere gerek duyuyor. Sevmek için, alışmak için, alışmamak için, sevinmek için, üzülmek için, ağlamak için, tapmak için. Evet insan bazen tapmaya da gerek duyuyor. Bence çok önemi yok ama insan işte. Sizlerin bileceği iş. Bazıları çok önemsiyor gibi laga luga yapıyor. Onlara şöyle bir vurasım geliyorum, rayt in da feys.

Benim içimde yörüklük vardır. Ben öyle kandı, soydu şeylere önem vermem ama bu yörüklük var işte. Yörüklük olan birşeydir sonuçta. Küçüklüğümden beridir ancak kelimesini matematik dersleri dışında hiç kullanmadığım gibi gittiğim yerde de çok kalamadım. Göçmeye alışık olmalıydım. Ama alışamadım. Yine birgün böyle kordonda göçüyorum. Yine mektup okuyorum. Sonra farketmeden yine o Kader filminden bilebileceğiniz, yıllardır anlam veremediğim, İzmir sineması önündeki bayrakların direkleri bulunduğu, anlamdan bağımsız açıklığa geliyorum. Yine durup Bekir'i düşünüyorum. Annemi, babamı, abimi, ablamı, halamgili, amcamgilleri, öbür öğretmenlerimi, dedemi, arkadaşlarımı, imamın oğullarını, sinangili, kilise sokağında ittiğim adamı, yurtdışılı arkadaşlarımı. Ne sayıyordum ben unuttum gene, cümlenin bağlamını kaçırdım. İşte böyle kaçırıyorum ipin ucun hep yürürken. Yörüklük tüm yaşam şekillerinden daha mütevellit, daha mütemadiyen, daha kozmopolit, daha kırmızı bir. Yörüklük en modern bir kavramdır.

Deniz & Sevtap

Dario Moreno'yu arkadaşının aşkıyla bırakıp, Kader filminden hatırlayacağınız sahneyi terkettim. Ben orada bir süre durduktan sonra orayı terkederim. Ben bir yerde bir süre duruyorsam eğer, bilin ki sonrasında orayı mutlaka terkederim. Ben küçüklüğümden beri böyle alışmışım. Mesela yurdumun çeşitli ilçe ve köylerinde gittiğim, ayakta durduğum, yürüdüğüm, bulunduğum, bulamadığım yerler oldu. Kiminin hayatında birçok kadın olur, kiminin hayatında birçok kent. İkisi farklıdır. Ve bir süre geçtikten sonra ben hep oraları terkettim. Yörüklük öyle birşeydir. Siz de yapabilirdiniz, isteseniz. Yörüklük kendinden kaçmak mıdır? Uşak'a elektrik geldiğinden beri ben evde elektrik yakarım. Bilmiyor olabilirsiniz, elektirik yanıcı birşeydir. Benim evim Bornova'nın falanca mahallesindedir. Felanca ve filanca diye sokak ve saire adları da vardır ama o ayrıntılarla sizleri yormayalım. Yörüklük lamba yakmak mıdır? Ben bu evimde ışıkları yakarken bazen sabah olur. Ben karanlıktan ömür kadar korkarım. Çoğu kadın da korkar, anneler hariç belki. Bir de severim ki işlenmeyi. İnternette hiçbir işime yaramayacak yazıları okumak, sözlük yahut ansiklopedi okumak hobilerim arasındadır. Ayrıca soyu tükenen foklar için çok üzülüyorum. Bir de dedikodu etmeyi severim. Bir de röportaj yapmayı. The Commitments'ı hatırlarsınız. Ben de kendimle röportaj yaparım. Bazen balıkçı olurum bazen futbolcu. Bazen orta halli bir restoranda bulaşıkçı olurum bazen müteahhit. Film çekmeyi çok isterim ama şu ana kadar hiçbir senaryoyu bitiremedim. Bitmiyor, hiç kafanızdaki gibi olmuyor. Siz de bunu yaşadınız mı? Bence Onur Ünlü'nün filmleri bu yüzden vasatı geçmiyor. Haa bunlar benim kişisel görüşlerim ama Buñuel olsa aynını söylerdi. Tamam ölüler üzerinden siyaset yapmayacağım. Ama benim görüşlerim bunlar. Büyük adam şu Buñuel. Acaba onda da yörüklük var mı ki.

Varolanla varolunmuyor. Toplumcular toplumu çıkaralı bir yirmi yıl oldu. Gasteciler öldürülmeye devam edilinebiliniyor. Çok can sıkıcı meseller var dünyada. Hoş şeyler de var ama... Şey gibi örneğin... Aklıma gelince söylerim. Bir gün benle kordona gelsene, şöyle baştan bir yürüyelim?

28 Ocak 2011 Cuma

Boş heş etmek


Çok boş konuştuğumu hissediyorum şu aralar blogsever kardeş. Siteye anket koydum, oyumu da verdim. Benden kelli 7 kişi daha oy verdiydi. Şimdi girdim baktım herkes verdiği oyu geri almış. Yahut google bana bir artislik yapıyor.

Nası bi dünya lan burası. Zaten hayata küsmüşüm bir de blogger okuyucusu vuruyor. Barış demişti verme yiyorlar bu okuyucular demişti. Bundan sonra tövbe klişe vermem. İşte sonuncusu: "Sultan Sülüyman bekleğ." Klişe bitti. Se fini. Di end. Finito.

Helsinki'de ne farkettim, güzel birşey oldu. Bu blogun İzmir istatistiklrinin tavan yapmasının nedeni benim giriyor olmam sanıyordum. İşte kayıt girdikten sonra görüntüleme falan gibi şeyler yüzünden İzmir öyle abartılı rakamlar veriyor sanıyordum. Meğerse ben Helsinki'den girince gene 10 giriş falan görünüyordu Helsinki, İzmir içinse denişiklik olmamıştı imsakiyede.

Neyse bulaşmamak lazım böyle egotik bekotik işlere fazla. Şiir yazmak lazım Uğur. Para desen şiirde, kız desen... sen biliyorsun kimi dediğimi. Çok ekmeğini yeriz biz o zanaatin. Amma öyle dandirik işler yapmayacaksın, öyle antin kuntin avangartmış. Suyu mu çıktı memleket hasretinin, sevgili özleminin. Ne o öyle son günlerde sürekli Dada da dada. Bak söylemesi bile zor Münir, delirtmeyin beni.


Abi, Liman da o siteye yorum yazacak yer koysun artık. On kere söyletmeyin. Aman diyeyim. Spora şiir bulaştırmayın, ne o öyle yen dedik yendin filan, hiç yakışmıyor Ali Kırca, yaşından başındaki ak telden utan, oynadığın eğitici filmlerden utan. Sonuçta Deprem Dede'den sonra en tontiş adam sensin şu ATV ekranlarında.

Franko Buskas da Şizofren Şiir Manifestosu yayımlamış, bulamadım hiçbiryerde, ulaşabileceğimiz bir yere koyarsa hiç fena olmaz. Suphinin ordayım.

26 Ocak 2011 Çarşamba

Yağmurda konuşan mı daha çok ıslanır, yürüyen mi?


Yüzyıllardır insanoğlunun aradığı yanıt sonunda bulundu. En son NTV Bilim Yayınlarından çıkan Felsefe derskitabında da vurgulandığı gibi Herakleitos'tan Derrida'ya kadar herkesi felsefe yapmaya sürükleyen soru bilimsel olarak açıklığa kavuşturuldu.

...

Yazının tamamı için tıklayın

(eşit blog)

25 Ocak 2011 Salı

Değişim


Değişmeyen tek şey değişimdir zırvalarıyla baş ağrıtmayacağım. Özellikle blogger'dan takip edenler çün duyurmak istedim. Uğur E., Erdi, ve Pitey'in aşağılamaları üzerine temayı değiştirdim, başdan yaraddım. Yeni bir anked koydum. Şüphesiz ki gelip oy vererek fikrinizi belirtirseniz sevinirim.
(Son seçenek hariç hepsini iyi görüş kabul edeceğim.)

Sevgilerle.

24 Ocak 2011 Pazartesi

Kaşıııkk!

Kaşığın yaşamımızdaki önemi büyüktür. Şimdiye dek medyada da birçok kez kullanılmıştır. Örneğin "402 Numaralı Sınıfın Çocukları" dizisinde, Poly, Litvanyalı kökenine göndermeler yaparken, kaşığın önemini her fırsatta vurguluyordu. Yine "The City"nin büyük süperkahramanı Kene (the Tick), düşmanlarını alt etmek üzere ileri atılırken kaşıktan feyz alıyordu, ve herkesi dize getiriyordu. Son yılların yarı anti yarı düz kahramanı Neo, Matrix'in sırlarını çözmeye çalışırken kaşığı kullanıyor, arkadaşı Morpheus'u kurtarmaya giderken kaşık ona yol gösteriyor ve inanç veriyordu.

Şu an aklıma gelmeyen bir çok popüler ve popüler olmayan durumda, kaşık çok kez takdir edilmiştir. Peki biliyor muydunuz? Kaşığın inanılmaz derecede etkisiz bir cinayet aracı olduğunu...


23 Ocak 2011 Pazar

Bu yalnızlık, bu deney

Ben ustama posta koydum koyalı
hayatın sırrını çözmüş adamım
çok düşündüğün hayatın sırrı
350 gram poşet ile
bir dirhem baklavadadır.

Milenyum milenyum dedikleri geleli
oluyor bir on yıl kadar
gözümüze görünemez göze
görünmez postmodernler.

15 Ocak 2011 Cumartesi

2010 İstatistiğleri

İzlediğiniz günlüğe internet üzerinden erişime dair istatistik bilgileri aşağıdaki gibidir:

Anahtar kelimeler
1. denge esentürk
2. liman mehmetcihat
3. yo anakin değil
4. ücra münir yenigül
5. denge esentuk
6. ustasınapostakoyanjedi
7. bağa mı didin
8. nobre'nin tribünlere koşmasıydı
9. aras keser
10. nazmi cihan beken
11. münir yenigül
12. izmirli şair gençlere
13. apaçi şiirleri
14. uğur eymirli
15. barış çetinkol
16. hayri çömlekçi
17. murat üstübal
18. anakin değil
19. sonat şiir
20. ahmet güntan
21. parçalı ham
22. blogger denge esentürk
23. cuma esentürk
24. fayrap
25. ikimiz bir ağaç şiir
26. komançi ne demek
27. komançi nedir
28. maurice de bevere
29. melis çalışkan şiir
30. merci melsi
31. obama sosyalist
32. orhan veli şiirleri
33. redkit travis
34. son at aras keser
35. the partisan çeviri
36. yutub
37. ikimiz da yoğolsak nolur üzülüyorum basbayağı
38. ilhan berk ödülü
39. sinema kampüs ege üniversitesi
40. anakin in gerçek adı
41. apaçi dediğin buna denir
42. apaçi zeki
43. denge esentürk cevab veremedi
44. doğan cüceloğlu doğan çay
45. free sex video
46. honduras ırk ı
47. iki travis erkek şi
48. izmirli travis kızlar
49. kerim gerilla
50. komançi apaçi son para
51. konuşma dediğin nedir ki kitabı
52. küçükpark görsel
53. masculin féminin: 15 faits précis (1966)
54. metin eloğlu
55. metin eloğlu solcu mu
56. mor kitaplı kapak
57. ne yaa of
58. nudewife blogspot.com
59. pitey gonca özbay
60. pompeii ulaşamayan sasani akınları
61. siir arkadaslik para degil
62. slak apaçiler
63. smart casual kot olur mu
64. ulaşım şiirleri
65. virginia ledoyen
66. yabancılaşmak şiir
67. yaşlanıyoz mu ne
68. üst geçidin merdiveninde apaçi
69. ş dergisi

Yerler
  1. İzmir, İstanbul, Ankara, Adana, Kavaklıdere, İçel, Manisa, Bursa, Kütahya, Muğla, Konya, İzmit, Balıkesir, Çanakkale, Gebze, Çorlu, Eskişehir, Samsun, Erzurum, Antalya, Diyarbakır, Gaziantep, Trabzon, Antakya, Aydın, Elazığ, Kayseri, Adapazarı - Türkiye
  2. Bohum, Köln, Essen, Düseldorf, Erkelenz, Bendorf, Hanover, Hamburg, Volfsburg, Berlin, Nüremberg, Münih, Karlzruhe, Ştutgart - Almanya
  3. Helsinki, Turku, Pargas, Oulu - Finlandiya
  4. Moskova, Yaroslavl, Leningrad - Rusya
  5. Toronto - Kanada
  6. Kaliforniya, İdaho - ABD
  7. Londra - Birleşik Krallık
  8. Rijswijk, Utrecht - Hollanda
  9. Zürih - İsviçre
  10. Viyana, Modling - Avusturya
  11. Kosice, Nitra - Slovakya
  12. Viçenza- İtalya
  13. Tallinn, Haapsalu - Estonya
  14. Bakü - Azerbaycan


  • 365 gün içinde iteye 759 eşsiz (unique) giriş yapılmış.

2 Ocak 2011 Pazar

One of these days I'm gonna get organized, by Travis Bickle

Bu da benim uyuşukluğum...

Reverse





Türkiye'ye döner dönmez Jön Türkler'i daha bir iyi anladım ve yaptığım ilk şey kusmak oldu. Şimdi Yerdeniz'in sonu, başlamalar ve sessizliğin bitmesi demek oluyor. Sizleri 3 dakika 55 saniyelik saygı duruşuna davet ediyorum. Şöyle buyrun: Saygı Duruşu Linki.