20 Haziran 2010 Pazar

Bizim Denge'den dev hizmet

















sonu gelecek...

18 Haziran 2010 Cuma

Deli raylarla ördük aha yurdu dört yaştan


Yenice neyi farkettim gençler. Hani bu şu bir klişe var. İşte Atatürk, İnönü falan, Türk siyasi tarihine, sonra George Hagi Türk futbol tarihine, David Copperfield sihir tarihine adını altın harflerle yazdırıyor ya... Yahu meğer ben de Türk şiir tarihine adımı altın harflerle yazdırmışım. Cihan'la Aras da öyle...

O değil de bu kötü espiri sabahın dördünde neden/nerden/nasıl aklıma geldi ve ben hala neden uyuyamıyorum?

16 Haziran 2010 Çarşamba

Küçükpoark küçükpoark dediğin bir manâsız kutu

Lise çağımdan beri, gerçi o zaman küçükpark şimdiki gibi değil, küçükparkta tuttuğum üç kafe vardır. Bir tanesi Hasan Abi'nin Mira'sı, ikinci bir tanesi Önder Abi'nin Leman'ı, bir üçüncüsü de İsmail Amca'nın Küçük Ev'i.

Hasan Abi ve Mira'ya sonAt'ın ikinci sayısını ithaf etmiştik. İthaf ettiğimizden birkaç ay sonra Hasan Abi kahvesini kapattı, küçükparkta en ucuz çay oradaydı (50 kuruş). Şimdilerde Ölüler Parkı'nın karşısında bir bujiteri dükkanı açmış.

Şimdi de Leman Kafe kapanıyor. Önder Abi götürebileceğimiz kadar götüreceğiz diyordu, dayanamamış. Küçükparkta Mira'dan sonra en ucuz çay buradaydı (75 kuruş).
İsmail Amca'nın küçük ev'i küçükparktaki en kötü ama en samimi çayı yapan yer. (Orada da çay 1 lira idi mira ve leman'ın fiyatları öyleyken.)

Bu durumda geri kalan, küçükpartaki diğer soğuk, gürültülü, dumanaltı ve boş konuşulacak mekanlarda çay 1,5 ile 2 lira arasında fiyatla 'pazarlanıyor'. Zaten o parayı da çaya değil mekana veriyoruz değil mi, sizi tüketim çağı çocukları.

Çayın güzel ve ucuz, ortamın samimi olduğu yerler bir bir kapanıyor; boktan, gürültülü ve boş ortama, boktan ve pahalı çaya sahip yerler kazanmaya devam ediyor.

Benim anladığım, ekonomi okuyan adamlar/kadınlar bile (mühendislik/iktisadi-idari) kazık yemekten hoşlanmaya devam ediyorlar.

23 Mayıs 2010 Pazar

Gönül dostları

Araya sonAt, değişim, staj işleri girince ne yaptığımı bilmedim.
Halbuki herşeyden önce şiir vardı. Bir iki durgun yazışmaya, bir iki kavgaya karıştıktan sonra ilk kez bugün nefes alıyorum. Bunda da hastayım. Allah bir taraftan alırken öbür taraftan veriyor denir ya, bana bir taraftan verirken öbür taraftan geri alıyor.

Nefesimi alır almaz nerden peyda olduğunu anlamadığım yerli obama çıktı bir de. Açtım televizyonu sabah, sol'da bir umut bir sevinç. Chp'nin bütün küskünleri, Gandhi midir, Obama mıdır, duyunca dönmüş.
Obama gibi insanların umutlarıyla oynamasalar bari.
Chp'ye bakınca 20 yıldır nasıl sadece kendilerine değil de sola kaybettirdiklerine bakıp şaşırıyorum. Yani bir bakın, İsmet İnönü, Bülent Ecevit, nasıl da dolu isimler. Adamların yaptıkları iyi kötü birşeyler var. Bir de Deniz Baykal dendiğinde herhalde birçok kişi lanetle anar. Belki de, umarım, hiçbirzaman anmazlar.

İnsanlara sakın İskandinavya'ya gitmek gibi bir durumunuzun doğduğunu paylaşmayın. Hele de üniversiteli erkek gençliğe. Size "tüm iskandinav kadınlar açmış bacaklarını seni bekliyorlar", "seni şanslı piç" muamelesi yapıyorlar. Kalevala, Laponya, Ak zambaklar ülkesi kimsenin ilgisini çekmiyor. İnsan sırf bu yüzden gitme durumunun doğuşunu paylaşmayabilir, hatta gitmekten vazgeçebilir. İşin tuhaf yanı, daha ortada birşey yok.

Geçenlerde yazdığım bir şiirimsi heves şiir/eleştiri'de çıktı. Güvendiğim bir yorumcu olan Ömer Üründül dergideki en iyi dört şiirden en kötüsünün benim şiirimsi olduğunu söyledi. Belki umartesi çıkarsa heves'te kollektif futbol anlayışımı sahaya yansıtabilirmişim. Bir de bana biçimci diyenler falan var ya hani... Cevab Verilemiyen Mektub heves'te uğradığı dumurdan kelli bir de bir yıllıkta ikinci kez haşat edilmişti, adıyla/biçimiyle. (CVM'nin orijinal/özgün görünümü sonAt-3'teki gibidir.) Ücra'da da sanırım karakter sorunundan dolayı "Bir ülkede japon çoksa orası japonya olabilir"in bana göre en iyi ve en evrensel ve en manidar dizesi yıpranmış. "Nalet olsun biçimdeki şiir sevgisine" diyorum artık.

Geri bakıp Nisan ortasından beri tek dize şiir okumadığımı, tek çizgi resim çizmediğimi görünce Luke'u hatırladım. (Bu bloğu.) İnsan nasıl da unutuyor yeni birşeyi.

12 Nisan 2010 Pazartesi

Bu sefer hakkaten...

On küsur günlük anket bugün kapandı.

sonAt'ı nerelerde görmek isterdiniz, sorusuna vatandaştan yanıt gecikmedi.

Ankara-İstanbul 4 oyla %22
Diğer yerler 14 oyla %77

Şimdi soruyorum, Ankara ve İstanbul'da başlıca yerlere gitti sonAt.
Diğer yerler neresi?
İşte yeni anketin konusu da bu.

9 Nisan 2010 Cuma

JKRowling Hayri Çömlekçi için yeni seri yazacağımış.

Paranın yüzü tatlı tabi.
Bişeyin de bokunu/suyunu çıkarmayın yahu.
Sözüm sana Bloomsbury... Kesin sen baskı yapmışındır bu kadınceğize.