17 Ağustos 2009 Pazartesi

Evire çevire dövülecek adamlar


Evrim Kuramı'nın Tanrı algısıyla doğrudan bir bağı olmadığını gözönünde bulundurursak, Evrimci-Yaradılışçı tartışmalarını daha rahat, nesnel bir gözle izleyebiliyoruz.

Kendi davasını hararetle savunan kişiler eğer karşılarındakilere yeterli hoşgörüyü gösteremezse iş mahkemede son buluyor. Tıpkı "Kim-olduğunu-bilirsin-sen" gibi birileri bunlar... Çeşitli isim ve rumuzlarla "evrim aldatmacası"na karşı büyük savaşlar veriyor. (Bu ismi ben telaffuz edemiyorum çünkü ortalıkta serseri mayın gibi dolaşıp, oraya buraya seri davalar açan birisi.)

Geçenlerde, zaman zaman girdiğim Richard Dawkins Vakfı'nın internet sitesinde, gurula dalgalanan bayrağımızı görünce şaşırdım. Buna daha önce dikkat etmemiştim.

Meğer "Harun Yahya" rumuzlu Adnan Oktar, bir dava açarak kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle site hakkında mahkeme aracılığıyla kapatma kararı aldırmış.

Adına internet dediğimiz yarı-anarşi ortamına, özellikle Türkiye, Çin, Rusya gibi paranoyak ve baskıcı devlet geleneğine sahip ülkelerde erişme koşulları zor. Bir de zırt "Atatürk'e hakaret"ten, zırt "Toplumun manevi varlığını taciz"den (Allah'la ilgili konular oluyor bu ikincisi) davalar açılıyor kararlar alınıyor.

İşin asıl ilginç yanı bu kararlar "yüce türk halkı" adına alınırken, sözügeçen halkın bu kararlara (çoğunluğunun) uymaması hukuk anlayışının toplumumuzdaki yerini de tartışılır hale getiriyor.
Halbuki toplum, seçme şansı kendisine verildiğinde, "kimin daha şarlatan olduğu"nu belirlemeye çalışmaktan, yargıyla elde edeceği güvenlik ve yurduna bağlılığının vereceği duyumlardan daha büyük bir haz almaktadır.

Halk kendine dayatılandan çoğu kez sıkılmaktadır. Tanrı'nın karşısında gündelik hayatını O'nu aldatarak yaşamayı seçer. Evrim'den yahut gündelik hayatın dinden ayrışıklığından söz ettiğinizde inançları kabarır. Gösterişli nutuklar atarlar, herkesin önünde sizi bastırırlar. Toplumun geri kalanı da tüm ikiyüzlülüklerini koruyarak o anda göreve çağırırlar, misyonlarını yerine getirirler. Herşey yatışınca da gündelik inançsız yaşamlarına geri dönerler.

(Bir artı değer birimi olarak) Para sahipleri göğüslerini gere gere iyilik yapmaktan çekinmezler. İkiyüzlü toplum da bunu bir marifet sayarak bu kişilere taparlar. Sonuçta Sabancı denen tüccarlar da fakir babası olup çıkarlar. Bu noktada hiçkimse bir elinin verdiğini öbür elinin görüp görmemesini umursamaz. Allah'ın yerini de günümüz kapitalist-kent toplumunda para aldıysa, "Kapitalizm adama önce eşeğini kaybettirir, sonra buldururmuş" demek kalıyor geriye.

Ortaya çıkan din tüccarlarının hiçbiri gerçek inanca sahip değildir. Din'i sadece bir değişim aracı olarak gören insan ile şiiri sadece değişim aracı olarak gören şair arasında belirgin bir fark göremeyiz. Eğer şair yazdıklarında(/yaptıklarında) içten* değilse yaptığı iş'in okuyucu/tüketici gözünde (sanatsal) artı değeri bulunmadığını bilmelidir. Başkalarını biçimci-halk düşmanı diye aşağılayan adamla komünist-islam düşmanı-vb. aşağılayan adam arasında fark yoktur.

Ayet parodisini eleştiren bir müslümanın, örneğin, "sizden yüz çeviririz" gibi bir ifadeyi kullanması da ironiktir. Yani Kur'an'ı dilinize dolamayın diyen adamların, Kur'an'ı dillerine dolayarak yanıt vermeleri herşeyden önce samimiyetsizdir, popülisttir. Ve bu popülizm tek anlamlıdır, kıvırılamaz. İşine geldiği gibi algılanamaz.

Eğer kelimelerin anlam vermede yetersizliğine de sığınacak olunursa, o halde anlam'a karşı mücadelede biçim'den yana saf tutmak gerekir. O halde de biçimin öcü-hayalet olmadığını, halktan kopuk olmadığını anlar, Kelime'yle derdi olanlara Buñuel filmlerini çağrıştıran komik tepkiler vermezsiniz.

Halkla neyi bağdaştırdığınız da meçhulse bugüne dek, o zaman ortada ciddi bir sorun dahi yok demektir. Kim bugüne dek halkçı olanı içselleştirmiş? Devleti kuran, dönüştüren Cumhuriyet Halk Partisi, en parlak dönemlerinde dahi çoğunluk tarafından statüko kabul edilmiş (farketmeden) ve buna karşı hep "karşı taraf"ı desteklenmiştir. Çünkü halk gözünde halkçılar; halk satan kişilerdir.

Artık daha fazla sosyal tespit yapamayacağım. Benim işim değil. Benim işim davranış değil, bilinç altı olacaktır.
Haydi amorf şiire. Kendi algılarımıza.
Gerçi elbette tarih sizleri aklayacaktır. Çünkü politika tarihi yöneltir. Bizlerse kendi yollarımızda yalnız yürümeye devam edeceğiz.

*burada sözü edilen içtenlik, samimiyet ifadeleri nesnel anlamda, yan anlamlardan bağımsız ve otomatik anlamda kullanılmıştır.

3 yorum:

denge dedi ki...

Konunun Evrim Kuramıyla doğrudandoğruya ilgisi bulunmadığı için, yapılan Evrim-Yaradılış tartışmaları yüzünden yaklaşık 13 yorumu kaldırdım.
Yazanlar da hep evrimcileri suçlamış. Bu bayağı tartışmaları buralarda, bu alakasız yazılarda sürdürüyorlar.
Ancak gerek yok. İleti gerekli yerlere gitti.

Bu iğrenç tartışmanın eleştirisine, bağnaz-aldatmacacı dinciliğe içerikçe değinen bu yazının sonuna dek okunmadan, güce gider biçimde yorumlanması, sağdan soldan gelen linç darplarının ciddiyetini de gösterir boyuttadır.

Aptal tartışmalarınıza, kandırmacalarınıza sanatı dahil etmeyin. Sizi gidi yaradılışçılar ve evrimciler sizi...

Unknown dedi ki...

yahu ben dedim de yorumu kaldırdınız. sadece insanları dövmeyelim, yani birbirimizi anlayıp hoşgörülü olalım dedim. Ne dedim?

denge dedi ki...

Yorumu kaldırma sebebim, yazının doğrudan konuyla alakası olmamasıydı.
İsmilazımdeğil'in internet tugayları sırf konunun başında evrim geçiyor diye vermiş veriştirmişlerdi. Ben de sizinkini onlar arasında değerlendirip silmiştim.
Konunun evrimle ilgisi yoktur. Şiirdir konu.
Maalesef insanlar sonuna kadar okumadan verip veriştiriyorlar.
Halbuki bir sonuna kadar oku. diy mi ama?