16 Ağustos 2009 Pazar

Kimin ırkı, nasıl ırk?


Sizce gerçekten de beyaz ırktan amerikalı yurttaş, bir yerlinin karşısında böyle susar mı?

Aynı tribünde bir taraftar gurubu futbolcu Eto'o'ya maymun taklidi yaparken kendi takımlarında çok sevdikleri zenci futbolcuları neden akıl etmez.

Bunu empatiyle mi yoksa işine gelmeyle mi açıklayabiliriz.
Yoksa açıklayamaz mıyız?

Psikoloji başta olmak üzere sosyal bilimler bizim davranışlarımızı çözmek için değil, belgilemek için var. Tasnif etmek için.

Pozitif bilimlerin olduğu yerde ırkçılık, stalinizm, kemalizm, faşizm köktendincilik gibi aidiyetin acziyetinden beslenen meclisler oluşmaya devam edecektir. Bu meclislerin ve kazandıkları/kazanmaya çalıştıkları iktidarların en büyük düşmanı ise sanat ve genelinde şiirdir.

Bilim, Sanat ve Siyaset aynı aileden çıkan fertlerse, eğitimde çarpıklıkla karşılaşırız. Son tahlilde bu üç ayrı dal aynı kökenlerden gelir, aynı dinamiklerle hareket eder. Ayrışımsa algıların yönlendirilmesindedir. Dolayısıyla Bilim ırkçılığı yaratırken, Siyaset bundan rant sağlar, öyleyse sanat da bunu yoketmelidir.

Sanatçı duyarlılığı diye adlandırılarak yakıştırılan saçmalığın özü budur. Halk nasıl olduğunu bilmese de toplumsal hafızasının yanılacağını anlar ve toplumsal bilinçaltını oluşturmaya çabalar. Bu sanatın (şiirin) da ötekileştirmediği demek değildir. Ancak sanatın ötekiliği her zaman muhalefette kalacak bir farkındalığdır.

Böyleyse şiirin yenmesinde, içilmesinde sakınca yokken; alınıp satılmasında sakınca vardır.

Şiiri pay olmaktan çıkarıp payda haline getirmeye...


"sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi

o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin

hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin


-yoksa seni rahatsız mı ettim?"
-Ah Muhsin Ünlü-

Hiç yorum yok: